31 Temmuz 2008

Kollarımıza uçan Lenny Kravitz

Medyakronik.com'da yayınlandı.

Lenny Kravitz’in uçma özlemini, şarkı sözlerinden biliyorduk*. Dün akşam bu uçuşu hayranlarının üzerine yaptı!



* I wanna fly away

Yer Kuruçeşme Arena. Saat 21:00. Sahnenin en önlerinde rahat görebileceğimiz bir yer bulduk, dünyanın en iyi rock vokalistlerinden biri olarak gösterilen Lenny Kravitz’i heyecanla bekliyoruz. Kravitz’in parçalarını sevmeme rağmen kendisinden pek hoşlanmadığımı belirtmek isterim. Kendi aramızda insanlara “artiz” derken referans alabileceğimiz, kelimenin tam anlamıyla artist olan Lenny Kravitz’in boyundan büyük egosundan pek hoşlanmıyordum. Hatta 21:00’da başlaması gereken konsere 22:00’de başlamasına da gıcık oldum! Hürriyet’te İstanbul konseri öncesinde yapılan bir röportajda ise kafamdakinden çok farklı bir sanatçı profili çiziyordu, son derece mütevazıydı. Egoist olsun veya olmasın, seyirciyle iletişiminin çok iyi olduğunu bu konserle anladım.

Lenny Kravitz, ilk albümünden Bring It On isimli biraz sıkıcı bir parçayla başladı performansına. Çok havalı bir giriş yapmak için kasmadı. Siyah pantalonu, içinde beyaz bluz, içinde bir yelek ve üstünde siyah bir ceketle, kısalttığı saçlarıyla binlerce kişinin karşısına çıktı. İlk parça bitince buraya ilk defa geldiğini, çok mutlu olduğunu, konsere trafikten dolayı geç kaldığını söyleyerek samimi bir özür dileyerek kendini affettirdi. Always On the Run, Once You Dig In, son albümden pek sevmediğim başka bir parça daha, ardından en güzel aşk parçalarından It Ain’t Over ‘Til It’s Over’ı muhteşem grubuyla seslendirdi. Dancin’ Till Dawn’u yaklaşık 10 dakika boyunca çaldı ve sonlara doğru Another Brick In The Wall ve Billie Jean nakaratlarını da söyleyerek seyirciyi mest etti. Sıradaki parça Be’de ise trompet ve saksafon soloları konserin İstanbul Caz Festivali kapsamında olduğunu bize hatırlattı. Her parçasını 10 dakika çalmaya devam eden Kravitz, Stillness of Heart’ta seyirciye uzun uzun sözlere eşlik ettirdi. Son albümünün en iyi parçalarından I’ll Be Waiting’de ise sadece piyanosuyla solo çalmaya başlayan sanatçıya, sonlara doğru grubu tekrar katıldı.

Bu romantik parçadan sonra konser tekrar hareketlenmeye başladı, biz de zaten bunu bekliyorduk. Muhteşem bir girişle American Woman başlarken seyirci zevkten dört köşeydi, sonrasında ise parçayı uzatmadan hızla Fly Away başladı. Klibi 1998 yılında yayınlanmaya başladığında ortaokulda Fly Away ile Lenny Kravitz’i ilk kez dinlemiş, kendisini pek sevmemiş, ama parçasına hayran olmuştum. İlk işim gidip CD’sini almak olmuştu, dolayısıyla parçanın benim için önemi büyüktü ve konserin başından beri o anı bekliyordum. O an geldiğinde konserdeki en mutlu insanlardan biri bendim. Herkes gibi avazım çıktığı kadar bağırarak şarkıya eşlik ettim, parçanın bir kısmını da video’ya kaydettim. Fly Away sonrasında dünya barışı mesajları veren Kravitz, (bu mesajlardan sonra geleceğine emin olduğumuz) Let Love Rule’u çalmaya başladı. Sololarla beraber her parçayı 10 dakika çaldıysa bu parçası 20-25 dakika uzattı, ama iyi de etti!

Hızını alamayan sanatçı en önde hayranlarının önünden geçip onlara elini uzattı, herkes dijital kameraları ve cep telefonlarıyla bu anı ölümsüzleştirme peşindeydi. Sonrasında ise daha da abartarak sanatçı seyircinin arasında girdi, hayranları onu havaya kaldırdı, bir kısmı onu elleyebildi, ona ulaşmaya çalışan hayranları kalabalığı dalgalandırırken sahneye geri döndü. Teşekkür ederek sahneden ayrıldı.

Açıkçası bu haraketi beni çok şaşırttı. Bir dünya starının seyircilerin arasına atlaması, elden ele dolaşması! Hiçbir sanatçı bu kadar samimi olmamıştı (ya da bazı şeyleri fazla kaçırmamıştı). Böyle bir konser bis olmadan bitemezdi ve turnesindeki diğer ayaklarının sonunda yaptığı gibi Are You Gonna Go My Way ile unutulmaz bu konseri gece yarısında bitirdi.

Kylie Minogue’a verdiğim para içime oturduktan sonra Lenny Kravitz konseri için verdiğim paraya helal olsun, iyi ki gelmişiz diyerek Kuruçeşme Arena’dan, pazar günü Björk konserinde tekrar görüşmek üzere ayrıldım.

Lenny Kravitz live @ Kuruçeşme Arena

Süper konserden çekebildiğim 3 video...






Disco'yu yeniden keşfeden renk adamı

Purelectronicmag.com'da yayınlandı.

Calvin Harris


Myspace’in müzik piyasasına ve mp3 arşivlerimize kazandırdığı yegane isimlerden biri Calvin Harris. 1984 yılında İskoçya’nın komik isimli küçük kasabası Dumfries’da doğan ve büyüyen, dağınık saçlı, yaramaz çocuk suratlı bu genç ‘I Created Disco’ isimli debut albümüyle geçtiğimiz yaz çıktı karşımıza.

‘I Created Disco’nun kaydı sırasında sadece son derece eski bir Amiga bilgisayar kullanmış Harris, bir de ses prosesörü. Ortaya çıkanları ise Pitchfork Cinderella hikayesi olarak niteliyor, çünkü kasabasından Londra’ya iş bulmak için gelen, başarısız olan ve nitekim geri dönen gencimiz; Myspace sayesinde majör bir plak şirketiyle anlaşma yapar, İngiltere Top 10 listelerine girer ve hatta sonrasında Kylie Minogue’un albümü için onunla beraber parçalar kaydeder!

Albüm son derece basit, ama kesinlikle eğlenceli, dans edilesi parçalardan oluşuyor. Parça boyunca tekrar eden sözler (‘Merrymaking at My Place’deki ‘my house’ gibi ya da ‘This Is the Industry’ örneği), basit bass groove’lar, synth’ler ve programlanmış bateri vuruşları sürekli devam ediyor. Bazı müzik eleştirmenleri bu basitliği “yüzeysel” bulsalar da halt etmişler. Calvin Harris albümden çıkan, eğlenceli bir klibi de olan son single ‘Merrymaking at My Place’de evine çağırdığı bir sürü insanla yaptığı partiyi anlatırken (ve tabii evin altı üstüne geliyor), ‘Colours’da kızlara onları beğenmesi için siyah beyaz yerine neon renklerde (‘Neon Rocks!’) giyinmelerini gerektiğini belirtiyor. Renkli giyinmeyen hatunlardan rahatsız olduğunu söylüyor, çünkü dünyada muhteşem renkler var diyor. Hangi çeşit kızları beğendiğini anlattığı ‘Girls’ parçasının klibinde ise farklı renkli kıyafetler ve peruklar takan hatunlar ise renk merakına gönderme niteliğini taşıyor. Calvin Harris disco’yu yaratamasa bile yeniden keşfediyor. 80’lerin esintilerini geleceğin disco sound’uyla birleştirerek mp3 player’larımıza, radyolarımıza ve gittiğimiz kulüplere getiriyor.

Albümü tanıtmak için bir de turneye çıkan Calvin Harris, Faithless ve Groove Armada’yla beraber İngiltere’de performans sergiledi. Canlı performanslarında vokalleri üstlenen sanatçı, sesinin aslında çok iyi olmadığını ama performans sırasında kaplan derisinden yapılma bir şapka giydiğini söylüyor! Şaka bir yana canlı performans grubu sahnede gerçekten enerjik, zaten kendisi pek yerinde durmuyor.

Calvin’in başarısını keşfedenler arasında başta söylediğim gibi Kylie Minogue da oldu. Calvin, Minogue’un ‘X’ albümündeki 'In My Arms' ve 'Heart Beat Rock'ı yazdı ve prodüktörlüğünü üstlendi. Sanatçının parmağı ayrıca porselen bebek Sohpie Ellis-Bextor’un Eylül 2008’de yayınlanacak dördüncü stüdyo albümüne de değdi. Sonuçları ise merak konusu.

Calvin son olarak İngiliz rapper Dizzie Rascal’ın parçası ‘Dance Wiv Me’ye yaptığı katkıyla gündeme geldi. Albümde yer almayan ve sadece dijital olarak yayınlanan ‘Dance Wiv Me’, Dizzie Rascal’ın Grime MC tarzından, Calvin Harris’in dans ettirme etkisinden ve Chrome’un R&B dokunuşundan yaratılmış. Klibinde ise bir barda oturan Dizzie Rascal ve Chrome’un çevresinde Amerikan R&B sanatçılarının kliplerinden aşina olduğumuz açık seçik giyinmiş dans eden erotik kızlar dans eder, barmen rolündeki Calvin Harris de barın arkasından vokaliyle kendilerine eşlik eder.

Calvin Harris ikinci albümünün kayıtlarının bulunduğu laptop’unu havaalanında kaybetme tehlikesiyle karşılaşmış, ama sonra laptop’un bulunduğunu ve kendine teslim edileceğini açıklamış. Sanatçının yeni albümünü ve FG 93.7’nin düzenlediği Global Gathering Festival Istanbul’dak performansını heyecanla bekliyoruz. Performans öncesi Calvin Harris hakkında çok bir fikri olmayanlara Calvinharris.tv adresini kurcalamalarını ödev olarak veriyorum. Sözlünüz 9 Ağustos’ta!

23 Temmuz 2008

Global elektronik müzik randevusuna hazır mısın?

Medyakronik.com'da yayınlandı.

Uluslararası elektronik müzik festivali Global Gathering ikinci kez İstanbul’da!

Calvin Harris

En sevdiğiniz DJ’leri ve grupları; gün boyunca denizin, güneşin ve kumsalın tadını çıkarttığınız, teninizin yanmaktan hala sıcak olduğu bir günde, denizin yanındaki dev bir sahnede izlemek kulağa nasıl geliyor? Üstelik isterseniz gece de plajda arkadaşlarınızla ve/veya sevgilinizle kamp yaparak. Mükemmel diyen müzikseverleri duyar gibiyim.

Bu sene Rock’n Coke, Radarlive gibi festivallerin iptaliyle oluşan açığı kapatan tek isim FG 93.7, Parkorman’da düzenlenen Electronica Festival’ın tadı henüz damağımızdayken yeni organizasyonuyla karşımıza çıkıyor. 40’dan fazla sanatçı performansı, kamp imkanı, deniz, plaj ve birçok aktivite Global Gathering Istanbul 2008’de bir araya geliyor. Geçtiğimiz sene Gümüşdere Kumluk Mevii, Kilyos’taki Burç Beach’te düzenlenen festival bu sene Burç Beach’in bir yanına, Seanergy Beach’e taşınıyor. Festival katılımcıları gündüz kapı açılışı saatinden akşama kadar house, techno ve trance tarzlarının en önemli DJ’leri eşliğinde festivalin keyfini çıkartabilecekler. Sadece 1000 adet satılacak kombine+kamp biletini sahiplerinin Pazar günü akşama kadar Seanergy Beach’te konaklayabileceklerini, sıradışı bir haftasonu tatili yapabileceklerini de belirtelim.

Calvin Harris ile rengarenk bir festival!

Festivali festival yapan en önemli unsur elbette sanatçılar! Festivalin headliner’ı canlı performans sergileyecek olan Calvin Harris. Calvin Harris’le ilgili söylenebilecek çok şey var. Mesela Kylie Minogue’un son albümündeki iki hiti ‘Heartbeat Rock’ ve ‘In My Arms’ parçalarının yaratıcısı olduğu ya da albümü ‘I Created Disco’ ile gerçekten disco’yu yeniden yarattığı ve birbirinden eğlenceli, dans etmeye teşvik edici disco parçaları ürettiği. Sanatçıya dair en sevdiğim özellik ise (benim gibi) ‘renkleri’ sevmesi. Resmi web sitesi Calvinharris.tv’ye girenler, kliplerini izleyenler ya da son albümündeki ‘Colours’ parçasının sözlerini bilenlerin (“Nasıl giyindiğin ve ne giydiğin benim için önemli değil, ama mutlaka üstünde renkler olsun!”) anlayacağı gibi Harris renkleri çok seviyor ve rengarenkliğini 1980’lerden esinlenmiş parçalarına da yansıtıyor. İlk albümü olan ‘I Created Disco’ yayınlandığında sanatçının Faithless ve Groove Armada gibi dans müziğinin ‘baba’larıyla turneye çıktığını da not düşelim. Festivale gidecek olanlar önceden mutlaka ‘I Created Disco’yu dinlesinler ve konserde Harris’e eşlik etsinler!

DJ’lerin bazı parçalarını çok iyi bilirsiniz ama kime ait olduğunu bilmezsiniz ya, Global Gathering’de setini çalacak olan Eric Prydz de benim için ve muhtemelen çoğumuz için aynı durumda. Bunu da DJ’in en popüler parçası olan ‘Call On Me’yi Beatport.com’da dinlediğimde anladım. 2004 yılında ‘Call On Me’ ile İngiltere ve Almanya gibi ülkelerin single listelerinde haftalarca bir numarada kalan İsveçli DJ ve prodüktör Eric Prydz, Pink Floyd’un ‘Another Brick In The Wall’ yorumu ‘Proper Education’ ile de tanınıyor. Meğer bütün parçalarını biliyor, sadece Eric Prydz’a ait olduğunu bilmiyormuşum! House, techno ve electro elementlerini barındıracak son derece eğlenceli bir set dinlemeye hazır olun.

Sağlam isimler

Senelerin eskitemediği efsanevi DJ’i Sasha da Global Gathering Istanbul’un önemli konuklarından. Benim gibi pek progressive/trance sevmeyenlerin bile saygıyla dinlenmesi gerektiği Sasha, 80’ler ve 90’lar boyunca elektronik müziğin popülerleşmesine ve gelişmesine katkıda bulundu. John Digweed ile ortaklığıyla da zamanında gündemde olmuştu.

Hakkında bir şeyler karalamak istediğim son isim de geçtiğimiz senelerde ülkemizde de son derece popülerleşen, Grammy ödüllü elektronik müzik ikilisi DeepDish’in beyni Dubfire. Ali ‘Dubfire’ Shirazinia, solo setlerinde DeepDish’in karakterini oluşturan muhtelif groove’larını, enerjisini bize daha sert bir şekilde yansıtacak.

Bu sağlam isimlerin yanı sıra Above&Beyond, Axwell, geçen yazın en hit parçasının sahibi Samim, Umek, Sanver Van Doorn, Markuz Schulz, Nic Fanciulli ve Valera Eston performans sergileyecek diğer popüler isimler. FG 93.7’nin DJ kadrosu da cabası.

8-9 Ağustos 2008 tarihindeki Festival’e katılmak isteyen müzikseverler biletlerini Biletix’ten temin edebilirler.

Festivalci gençliğin haftasonu günlüğü!

Medyakronik.com'da yayınlandı.

Electronica Festival ve Massive Attack konseri aynı haftasonuna denk gelirse...


Nihayet cuma akşamı olmuştu. Biletler günler öncesinden alınmıştı, hazırda bekleniyordu. Üç günü Parkorman’da geçirecek gençler cuma ve cumartesi Electronica Festival’daki performanslarda kendinden geçecek, Massive Attack konserinde de “İşte konser dediğin budur” diyecekti.

Cuma günü festival alanına giriş yaptığım sırada Kruder & Dorfmeister (K&D) sahnedeydi. Programda 1,5 saat olarak görünen olan performanslarını son dakikada üç saat olarak değiştirmeye karar veren karizmatik Viyanalı ikilinin sahnesi adeta bir plaj partisini andırıyordu. Yaz gecelerinin dokunuşlarının hissedildiği “house” müzik tatlı tatlı eserken, grubun hayranları kadınlar da sahneye çıkmış gruba danslarıyla eşlik ediyordu. Saat henüz 22:00’ye gelirken, Parkorman oldukça kalabalıktı ve insanlar havaya girmişti bile.

K&D sonrasında festivalin en önemli isimlerinden Fransız efsane Etienne De Crecy sahne alacaktı. (Etienne De Crecy, elektronik müziğin fenomeni Daft Punk’tan sonra bu alanın en iyi ismi kabul ediliyor.) En büyük korkum - Kylie Minogue konserinde de olduğu gibi - “limited production” denen, görsel şovun büyük konsere göre daha küçük sahnede, kısıtlandığı şekilde gerçekleşmesiydi. Ancak Etienne De Crecy hayranlarını üzmedi. Sanatçı, dokuza bölünmüş, küp şeklindeki bir konstrüksiyonun ortasında çaldı. Canlı performans boyunca küplerin diğer yüzlerinde sürekli akan ışıklar müzikle muhteşem bir uyum içerisindeydi. Trentemøller’den sonraki festivalin en iyi performansını sergiledi.

Etienne De Crecy ile, ana sahnedeki performanslar sona erdi. müziğin sabaha kadar devam edeceği dans çadırına taşındı kalabalık. Ülkemizde de çok sayıda hayranı bulunan dünyaca ünlü Fransız DJ David Guetta’nın performansını izlemek için gelenlerin sayısı, çadıra girişi oldukça zorlaştırdı; itişe kakışa içeri girildi. Guetta, adına yakışır bir şekilde kalabalığa son derece enerjik capcanlı dakikalar yaşattı. İki gün boyunca dans çadırının en kalabalık anları Guetta ile yaşanmasına rağmen havalandırma probleminden bitmesini beklemeden çadırdan ayrılanlar oldu.

Ardından muhteşem bir girişle Felix Da Housecat’in DJ seti başladı. The Prodigy’nin ‘Smack By Bitch Up’ı gibi eski dans klasiklerine setinde yer veren Housecat dans pistini altüst etti. Dans çadırı sabahın ilk ışıklarına kadar onun ritimleriyle zıpladı. Ama o saatten sonra bile hızını alamayıp, Beyoğlu’ndaki kulüp Magnet’teki “after party”ye devam edenler vardı.

Cumartesi günü ise benim için en önemli iki isim Trentemøller ve Tiga’ydı. Son dönemin en gözde minimal müzik icracısı Trentemøller’ın internette dönen ‘live’ videoları bile onun performansı için yeterince heyecan yaratıyordu. Belçikalı, sahneye kalabalık bir ekiple çıktı. Her fırsatta DJ olmadığını belirten ve canlı performansın büyüleyiciliğini vurgulayan dahi prodüktör haklı olduğunu, seyirciye festivalin en iyi performansını sergileyerek kanıtladı. Elektronik müziği daha keyifli ve etkileyici kılan görsel öğeleri bu performansında da başarıyla kullandı.

Ülkesi Kanada’dan tüm dünyaya ulaşan Tiga ise çıkardığı ürettiği birbirinden eğlenceli dans kayıtlarıyla Türkiye’de uzun bir süredir bekleniyordu. 2005’te Rock’n Coke Festivali’nde sahne alacaktı ancak bu program son dakika iptal olmuştu. Bu gecikme beklentimizi perçinlemişti. Üzülerek söylüyorum ki, Tiga bu beklentiyi karşılamaktan çok uzak bir performans sergiledi.

Albümlerindeki parçaları birebir çalmasını beklemiyorduk elbet, çünkü DJ set ile canlı performans farklı şeylerdir. Ancak kendi icra ettiği tarzın (electro, synth pop, acid disco) dışında parçalar çaldı. Kulüp ortamında aynı parçaları çalacak olsa farklı düşünürdüm, ama insanlar elektronik müzik festivaline deliler gibi eğlenmeye geliyor. Tiga’nın bir 80’ler cover’ı “Sunglasses At Night”ı, bir “Hot In Herre”ı ya da buna yakın parçaları bekledi kulaklarımız…

Tiga’nın birkaç sene önce Hollanda’da çaldığı bir seti var elimde. Bu seti dinleyen elektronik müzik severler, onun teknik zekasını ve popüler parçalardan oluşturduğu “mash up”ları hatırlayacaktır. Ancak Parkorman performansının Tiga pırıltısından nasiplendiğini söylemek mümkün değildi. Çadırın, performans sona ermeden büyük oranda boşaldığını görmek hayal kırıklığı konusunda yalnız olmadığımı gösteriyordu.

Pazar günü ise büyük gündü. Daha önce ülkemizi üç kere ziyaret etmiş olan Massive Attack’ı yine Parkorman’da 2004 yılında izlemiş ve büyülenmiştim. Dev led ekranlarda akan görseller ve politik mesajlar ders niteliğindeydi. Beklentim yine yüksekti ve ama bu kez fazlasıyla karşılandı. (Özellikle Kylie Minogue gibi bir ismin aynı mekândaki konserinin yarattığı hayal kırıklığından sonra!) Kalabalık ekibiyle, dört ayrı vokalle, rengarenk büyüleyici görsellerle, Türkçe olarak verdikleri politik mesajlarla, üç kere yaşanan ses kesintisini son derece profesyonelce toparlamasıyla, samimiyeti ve muhteşem parçalarıyla Massive Attack, dördüncü kez Parkorman’ı ağzına kadar dolduran binlerce İstanbullu müzikseveri kendisine hayran bıraktı. Ezbere bildiğimiz parçaları “Inertia Creeps”, “Safe From Harm”, “Angel”, “Teardrop”, “Unfinised Sympathy” eşliğinde ekranlarda geçen demokrasi ve bağımsızlıkla ilgili alıntılar: “Haklarını çiğnediğim herkesten daha aşağıdayım” (Horace Greeley)… Popüler kültürün Türkiye günlüğünden alıntılar: “Hande Yener”, “derin dekolte”, “selülit mi ışık oyunu mu?”, “dünya starlarını taklit ederek star olunmaz”…Massive Attack performansın ne demek olduğunu bize tekrar hatırlattı. Organizatör Echoes Productions’ın konser boyunca üç kez yaşanan ses kesintisini gruba nasıl açıkladığını ise merak ettik doğrusu.

22 Temmuz 2008

Massive Attack @ Parkorman

Massive Attack görüntüleri...



Electronica Festival Istanbul 2008 @ Parkorman

Electronica Festival görüntüleri...