23 Temmuz 2008

Festivalci gençliğin haftasonu günlüğü!

Medyakronik.com'da yayınlandı.

Electronica Festival ve Massive Attack konseri aynı haftasonuna denk gelirse...


Nihayet cuma akşamı olmuştu. Biletler günler öncesinden alınmıştı, hazırda bekleniyordu. Üç günü Parkorman’da geçirecek gençler cuma ve cumartesi Electronica Festival’daki performanslarda kendinden geçecek, Massive Attack konserinde de “İşte konser dediğin budur” diyecekti.

Cuma günü festival alanına giriş yaptığım sırada Kruder & Dorfmeister (K&D) sahnedeydi. Programda 1,5 saat olarak görünen olan performanslarını son dakikada üç saat olarak değiştirmeye karar veren karizmatik Viyanalı ikilinin sahnesi adeta bir plaj partisini andırıyordu. Yaz gecelerinin dokunuşlarının hissedildiği “house” müzik tatlı tatlı eserken, grubun hayranları kadınlar da sahneye çıkmış gruba danslarıyla eşlik ediyordu. Saat henüz 22:00’ye gelirken, Parkorman oldukça kalabalıktı ve insanlar havaya girmişti bile.

K&D sonrasında festivalin en önemli isimlerinden Fransız efsane Etienne De Crecy sahne alacaktı. (Etienne De Crecy, elektronik müziğin fenomeni Daft Punk’tan sonra bu alanın en iyi ismi kabul ediliyor.) En büyük korkum - Kylie Minogue konserinde de olduğu gibi - “limited production” denen, görsel şovun büyük konsere göre daha küçük sahnede, kısıtlandığı şekilde gerçekleşmesiydi. Ancak Etienne De Crecy hayranlarını üzmedi. Sanatçı, dokuza bölünmüş, küp şeklindeki bir konstrüksiyonun ortasında çaldı. Canlı performans boyunca küplerin diğer yüzlerinde sürekli akan ışıklar müzikle muhteşem bir uyum içerisindeydi. Trentemøller’den sonraki festivalin en iyi performansını sergiledi.

Etienne De Crecy ile, ana sahnedeki performanslar sona erdi. müziğin sabaha kadar devam edeceği dans çadırına taşındı kalabalık. Ülkemizde de çok sayıda hayranı bulunan dünyaca ünlü Fransız DJ David Guetta’nın performansını izlemek için gelenlerin sayısı, çadıra girişi oldukça zorlaştırdı; itişe kakışa içeri girildi. Guetta, adına yakışır bir şekilde kalabalığa son derece enerjik capcanlı dakikalar yaşattı. İki gün boyunca dans çadırının en kalabalık anları Guetta ile yaşanmasına rağmen havalandırma probleminden bitmesini beklemeden çadırdan ayrılanlar oldu.

Ardından muhteşem bir girişle Felix Da Housecat’in DJ seti başladı. The Prodigy’nin ‘Smack By Bitch Up’ı gibi eski dans klasiklerine setinde yer veren Housecat dans pistini altüst etti. Dans çadırı sabahın ilk ışıklarına kadar onun ritimleriyle zıpladı. Ama o saatten sonra bile hızını alamayıp, Beyoğlu’ndaki kulüp Magnet’teki “after party”ye devam edenler vardı.

Cumartesi günü ise benim için en önemli iki isim Trentemøller ve Tiga’ydı. Son dönemin en gözde minimal müzik icracısı Trentemøller’ın internette dönen ‘live’ videoları bile onun performansı için yeterince heyecan yaratıyordu. Belçikalı, sahneye kalabalık bir ekiple çıktı. Her fırsatta DJ olmadığını belirten ve canlı performansın büyüleyiciliğini vurgulayan dahi prodüktör haklı olduğunu, seyirciye festivalin en iyi performansını sergileyerek kanıtladı. Elektronik müziği daha keyifli ve etkileyici kılan görsel öğeleri bu performansında da başarıyla kullandı.

Ülkesi Kanada’dan tüm dünyaya ulaşan Tiga ise çıkardığı ürettiği birbirinden eğlenceli dans kayıtlarıyla Türkiye’de uzun bir süredir bekleniyordu. 2005’te Rock’n Coke Festivali’nde sahne alacaktı ancak bu program son dakika iptal olmuştu. Bu gecikme beklentimizi perçinlemişti. Üzülerek söylüyorum ki, Tiga bu beklentiyi karşılamaktan çok uzak bir performans sergiledi.

Albümlerindeki parçaları birebir çalmasını beklemiyorduk elbet, çünkü DJ set ile canlı performans farklı şeylerdir. Ancak kendi icra ettiği tarzın (electro, synth pop, acid disco) dışında parçalar çaldı. Kulüp ortamında aynı parçaları çalacak olsa farklı düşünürdüm, ama insanlar elektronik müzik festivaline deliler gibi eğlenmeye geliyor. Tiga’nın bir 80’ler cover’ı “Sunglasses At Night”ı, bir “Hot In Herre”ı ya da buna yakın parçaları bekledi kulaklarımız…

Tiga’nın birkaç sene önce Hollanda’da çaldığı bir seti var elimde. Bu seti dinleyen elektronik müzik severler, onun teknik zekasını ve popüler parçalardan oluşturduğu “mash up”ları hatırlayacaktır. Ancak Parkorman performansının Tiga pırıltısından nasiplendiğini söylemek mümkün değildi. Çadırın, performans sona ermeden büyük oranda boşaldığını görmek hayal kırıklığı konusunda yalnız olmadığımı gösteriyordu.

Pazar günü ise büyük gündü. Daha önce ülkemizi üç kere ziyaret etmiş olan Massive Attack’ı yine Parkorman’da 2004 yılında izlemiş ve büyülenmiştim. Dev led ekranlarda akan görseller ve politik mesajlar ders niteliğindeydi. Beklentim yine yüksekti ve ama bu kez fazlasıyla karşılandı. (Özellikle Kylie Minogue gibi bir ismin aynı mekândaki konserinin yarattığı hayal kırıklığından sonra!) Kalabalık ekibiyle, dört ayrı vokalle, rengarenk büyüleyici görsellerle, Türkçe olarak verdikleri politik mesajlarla, üç kere yaşanan ses kesintisini son derece profesyonelce toparlamasıyla, samimiyeti ve muhteşem parçalarıyla Massive Attack, dördüncü kez Parkorman’ı ağzına kadar dolduran binlerce İstanbullu müzikseveri kendisine hayran bıraktı. Ezbere bildiğimiz parçaları “Inertia Creeps”, “Safe From Harm”, “Angel”, “Teardrop”, “Unfinised Sympathy” eşliğinde ekranlarda geçen demokrasi ve bağımsızlıkla ilgili alıntılar: “Haklarını çiğnediğim herkesten daha aşağıdayım” (Horace Greeley)… Popüler kültürün Türkiye günlüğünden alıntılar: “Hande Yener”, “derin dekolte”, “selülit mi ışık oyunu mu?”, “dünya starlarını taklit ederek star olunmaz”…Massive Attack performansın ne demek olduğunu bize tekrar hatırlattı. Organizatör Echoes Productions’ın konser boyunca üç kez yaşanan ses kesintisini gruba nasıl açıkladığını ise merak ettik doğrusu.

0 comments: