23 Ekim 2008

Hayal ile mini röportaj

hayal

25 yaşındaki Hayal Pozantı, Robert Kolej'i bitirdi, Sabancı Üniversitesi'nde Görsel Sanatlar ve İletişim Tasarımı eğitimini tamamladı. Beymen ve t-box için çalıştığı iki senenin ardından özgürlüğünü ilan etti, halen illüstratör ve tasarımcı olarak geniş yelpazedeki müşterileriyle freelance çalışma devam ediyor. Şimdi ise (İstanbul, New York, Stockholm ve Rotterdam'da katıldığı grup sergilerinin ardından) Beyoğlu Play'de 31 Ekim'e kadar devam edecek olan ilk kişisel sergisinin heyecanını yaşamakta. Serginin bir sonraki durağı ise New York. Bu şehrin sırrı, kar yağdıktan sonra havayı kaplayan gri renkte yatıyor. Hep yapmak istediğim şey, köprünün üzerinden yürüyerek karşıya geçebilmek. Benim İstanbulum, küçüklüğümde hatırladığım haliyle kalacak hep aklımda. Rüyamda David Bowie ile Boğaz'a nazır bir balkonda sohbet ediyorduk. İki gece önce.

Fotoğraf: Aylin Güngör

16 Ekim 2008

Haftasonu

DJ Food

DJ Food Akbank Caz Festivali kapsamında en lezzetli plaklarını sizlere sunmaya geliyor! Enstrümantal hip hop, nu-jazz, drum'n'bass ve chill out'un Londra merkezli en önemli plak şirketlerinden Ninja Tune'un yıldızlarından DJ Food projesi, 1990’lı yılların başında DJ'ler için leziz parçaları sunuyor. Jazz Breaks serileri, A Recipe For Disaster, Refried Food, Kaleidoscope derken türünün önemli örneklerine imza atan DJ Food yeni albümünü (öğününü) yakın zamanda servis etmeye hazırlanıyor. Ninja Tune hayranlarının kaçırmaması gereken bir performans.

Murat Beşer

Senelerdir belirli bir kitlenin favori mekanıdır Peyote. Bu kitlenin bir kısmı terası sever, arada orta kattaki konserlere gider. Diğerlerinin ise vazgeçemediği kat bütün havasızlığına, sıkış pıkışlığına, itiş kakışına, dans edilebilecek alan olmamasına rağmen alt kattır! Bazı insanlar için şeytan tüyü var derler ya, Peyote'nin alt katında da öyle farklı bir şey var senelerdir tanımlayamadığım. Bu Cumartesi ise her hafta sonu demirbaş Cüneyt yerine, Türkiye'nin en önemli müzik yazarlarından Murat Beşer farklı bir hava estirmek için DJ kabininde bulunacak. 70'lerin disco ve funk’ını onun elinden, Peyotemizde, ellerimizde tombul şişeli biralarımızla dinleyeceğiz.

Lecool'da yayınlandı.

Ayrıca Cumartesi The Hall'da geçtiğimiz sezon süper bir performans sergilemiş olan Jazzy B tekrar pikapların başında olacak, oldschool sevenlere duyurulur. Ottosantral'deki Armand Van Helden de cabası.

Haftaya da Parov Stelar'ın grubuyla canlı performansı var. Dadından yenmez ve tabii kaçmaz!

15 Ekim 2008

Yeni Rakı reklam filmi

11 Ekim 2008

Amanda Palmer'ı kim öldürdü?

Photobucket

Hoppili hoppili nereye kadar? Biraz da depresif müzikler dinleyelim. Mesela The Dresden Dolls'dan tanıdığımız Amanda Palmer'ın Eylül ayında yayınladığı yeni albümü Who Killed Amanda Palmer'a kulak verelim. Amanda Palmer'ın görünüşü bana biraz korkunç gelse de sesine ve müziğine hayranım. Albümün hikayesi de şöyle: Bir gün Ben Folds'dan bir fan maili gelir. E-maili gönderenin gerçek Ben Folds olduğunu öğrendiklerinde de yazışmaya başlamışlar ve Yes, Virginia turnesinin Avustralya ayağında da Amanda ile Ben tanışmışlar. Amanda da demiş ben solo piyano albümümü yayınlamayı düşünüyorum, Ben de demiş Nashville'deki stüdyomda beraber yapalım, albümün prodüktörlüğünü de üstlenmiş. Albümün web sitesinde kayıt sürecine ait onlarca fotoğraf var, hatta Amanda'nın barda yorgunluktan sızmış bir fotoğrafı bile var. Sonuç? Tek kelimeyle dört dörtlük bir albüm. Açılış parçasıyla sizi yakalıyor, son parçaya kadar sürüklüyor. Benim favorim Astronaut. Ama en acayip parça şüphesiz Oasis. Albümün tek neşeli tempoya sahip parçasında Amanda bir partiye gittiğini, alkolü su gibi içtiğini sonra tecavüze uğradığını, test yaptırmaya gittiğini, oradaki hemşirelerin kendisine iyi davrandığını, testin pozitif çıktığını, kürtaj yaptırdığını falan anlatıyor. 

Bu arada The Dresden Dolls ile ilgili açıklamada bulunmuş Amanda Myspace'inde. Grup işinin ve karşılıklı iletişimin çok zor olduğunu, bu sebeple de Brian Viglione ile birbirlerini delirttikleri ve hatta aylarca konuşmadıklarını yazmış. Grubun kesinlikle dağılmadığı, sadece biraz kafa dinlemeleri gerektiğini belirtmiş. Yani gelecekte The Dresden Dolls yeni bir şaheser ile karşımıza çıkabilir. 

Depresif müzik demişken, John & Jehn'in The Debut Album'ünü de deneyebilirsiniz. The Donkeys'in Blood Hill ve Interpol'ün Poineer of the Falls parçalarını da (hala dinlemediyseniz) tavsiye ederim.

10 Ekim 2008

Hayal'in Odası

Bugün çok sevdiğim arkadaşım Hayal Pozantı'nın ilk kişisel sergisi açılıyor...

hayal


Öykü'nün bu sergiyle ilgili Le Cool'un 100. sayısında yazdığı yazısı:
Günümüz görsel sanatlarını işgal eden gereksiz organizmalara cif etkisiyle gelen başarılı şahsiyet Hayal Pozantı, geçmişten günümüze hayata geçirdiği eserlerini Play Studio’da sergileyecek bizlerde mest olacağız. Şimdiye dek yaptığı say say bitmez illüstrasyonlar arasında T-box, Bant Dergisi, Beymen, Radyo Eksen, Nike ve daha birçok mainstream markaya yeni bir bakış açısı getiren çalışmalarıyla diğer rakiplerinden sıyrılan, gerçekten farklı tarzıyla bas bas bağıran güzide bir sanatçı o. Çizimleriyle birlikte doğurduğu, onların bir uzantısı olan fotoğraf çalışmaları ve moda tasarımlarıyla da sürekli ‘ben burdayım!’ diyor. Tepkisiz kalmayınız, gidiniz, geziniz, görünüz, gördürünüz efendim.
Ben akşam açılışta olacağım, siz de gelseniz ya da sonra sergiyi ziyaret etseniz fena olmaz mıydı?

9 Ekim 2008

11 senenin ardından gelen albüm

Purelectronicmag.com'da yayınlandı.

Metro Area grubuyla tanınan Morgan Geist, 1997'de yayınladığı The Driving Memoirs'in ardından ikinci solo albümüyle dans pistlerine geri döndü.


morgan geist

Detroit sound'unun İngiliz yorumuna hayran olan, bu müzikten aldığı ilhamla sektöre 1994 yılında giriş yapan New Jersey çıkışlı Morgan Geist, Double Night Time’ı yayınlamadan önce müziğe küsme noktasına gelmiş. Sebebi ise müzik piyasasının gidişatından memnun olmaması. “15 yaşındayken internet olsaydı ve orada parçalarımı yayınlayabilseydim bu durum beni aşırı derece heyecanlandırırdı. Plak şirketi yönetmeye başlayıncaya kadar (Environ) kayıtlarımın satılıp satılmaması açıkçası umrumda değildi, ama insan 35 yaşına gelince hayatını geçindirmeye önem veriyor. Artık albüm yayınlanmadan üç ay önce insanların iltifatlarda bulunması beni sektörden soğutuyor!”

Peki bu kadar pesimizmin ardından Double Night Time nasıl su yüzüne çıkabildi? Bunun cevabını da veriyor Geist: “Sadece 1997’de yayınlamış olduğum bir albümle ölmek istemedim!” Her ne kadar bu süreçte yaşadığı motivasyon sorunlarından albüm kaydetmemek için binbir sebep bulsa ve yaratıcılığının yerlerde süründüğünü hissetse de bu albümü bitirebilmiş, iddialı da.

Morgan şu ana kadar ürettiği kayıtlarda ilk defa bu albümde vokal kullanmış, imdadına Junior Boys’dan Jeremy Greenspan dingin sesiyle yetişmiş. Her ne kadar parçaların hepsini kendisi yazmış olsa da (City of Smoke and Flame hariç, onu da beraber yazmışlar) albüm buram buram Junior Boys kokuyor. Hatta bana deseler ki bu Junior Boys’un yeni albümü, vallahi inanırdım! Tabii bu Morgan ile Jeremy’nin aynı tarzlara olan ilgisinden kaynaklanıyor: electro pop, electro disco, synthpop ve techno pop. Bu ikili bir araya gelince de bu tarzların güzel bir örneği ortaya çıkmış.

Double Night Time’da basit, sakin, sıcak synth’lerin kullanıldığı, keyifli electro pop parçaları yer alıyor. Albüm Greenspan’ın beyaz soul yorumu ve Geist’in kaygan kompozisyon yapısıyla, Geist’in Metro Area’dan sonraki en başarılı çalışması olarak değerlendiriliyor. Albümde yer alan en iyi parçalardan Detroit’le de aynı isimle yayınlanan EP’de Carl Craig imzalı iki de remix bulunuyor. Double Night Time’la ilgili daha fazla yorum yapmak da artık size kalmış.

Sanatçıyla ilgili bir haber daha kendisinin artık daha fazla DJ’lik yapmak istemiyor oluşu. DJ’liği çok sıkıcı ve yapay bulurken, canlı performanslar sergilemeyi tercih ettiğini belirtiyor. Albümü kapsamında da performanslarına başlamış durumda, video paylaşım sitelerinde son görüntüleri izleyebilirsiniz!

Kim demiş köpekler iyi müzik yapamaz diye?

Purelectronicmag.com'da yayınlandı.

Robot (Daft Punk
) veya çizgi roman kahramanı (Kavinsky) elektronik müzik icracılarına çoktan alıştık. Bir de bunların electro-techno’cu köpüş versiyonu var. Rex The Dog işi abartıp röportajlarında soruları havlayarak cevaplıyor!

rex the dog

Rex The Dog Kompakt’la anlaşmak için sözleşmeye patiyi bastıktan sonra bir kaç sene sahibinin kimliği gizlendi. Bazıları onun Alman br electro/techno prodüktörü olduğunu iddia etti, bazıları ise süper zeki mutant bir köpek olduğunu. En sonunda bu kişinin 90’ların başında JX adı altında kayıtlar yayınlayan İngiliz prodüktör Jake Williams olduğu ortaya çıktı. Jake Williams’ın patileriyle erişemediği tuşlara basarak Rex’e yardım ettiği de iddialar arasında!

Rex’in artık kim olduğu bilinse de hala kimliğini neden gizlediğine dair resmi bir açıklama yok. Jake kibarca bu soruları cevapsız bırakıyor. Bu sırrın arkasında Jake’in konuşmaktansa müziğini konuşturmak istemesinin yattığı tahmin ediliyor. Bu kulağa klişe gelse de, Rex karakterinin ciciliği ve Jake’in marjinal duruşu bunu göz ardı etmemi sağlıyor.

BBC Radio 1 programcısı Annie Mac ile yaptığı röportajda evet için bir, hayır için iki kere havlayarak cevap veren Rex için Jake, evet hayırla cevaplanamayan soruları Rex adına konuşarak cevaplıyor, “O” ya da “biz” öznelerini kullanarak. Annie Mac’in programında ayrıca Rex’in minimix’i de yayınlandı.

70’lerin synth’lerine olan merakıyla tanınan Jake, JX ismiyle yayınladığı kayıtlarla (misal 93 yılının kulüp marşı Son of a Gun), henüz 16 yaşındayken adından söz ettirmişti. Planet Perfecto, Mekka ve Trouser Enthusiasts gibi gruplara dahil olmuş, kalitesiz olduğunu düşündüğü türden mainstream müzikle uğraşmış olmanın utancıyla kendine Rex kimliğini yaratarak müzikal kariyerinde temiz (ama biraz tüy döken) bir sayfa açmış.

2000 yılından beri bilimum remix’ler (Depeche Mode'dan Photographic, The Knife'dan Marble House, Mylo'dan Drop The Pressure, Client'dan Radio, The Prodigy'den Girls, Soulwax'ten E Talking, Röyksopp'tan Beautiful Day Without You) ve 7-12 inçlikler yayınlayan Rex The Dog, biraz geç de olsa bir albüm yayınlama kararı aldı. 1 Eylül 2008 itibariyle de sadece kendi kayıtlarını yayınlamak için kurduğu Hundehaus Records etiketiyle debut uzun çalarını satışa sundu. I Can See you; Can You See Me? isimli single’ı ise albüm öncesinde piyasaya sürüldü, video klibi yayınlandı. Single Oliver Huntemann, Drop The Lime gibi isimlerin remix’lerini de içerdi.

Rex The Dog’un albümünün çıkması neden bu kadar zaman aldı, o da merak konusu. Rex The Dog Show, Rex The Dog’un iki - dört sene önce yayınlanan 12 inçlik kayıtların A ve B side’larında yer alan Frequency, Prototype, Maximize, I Look into Mid-Air’in kırpılmış versiyonlarından, iki eski remix’inden (The Knife’ın Heartbeats’i ve The Sound’un Tony The Beat’i) ve tabii bir kaç yeni parçadan oluşuyor.

Yeni parçalardan Itchy Scratchy’ye vokallerde Ping Pong Bitches'in parmağı dokunmuş. Diğer yeni parçalar sırasıyla Gecko, Bubblicious, Heartsong, Circulate ve Italian Skyline. Bunlar Rex The Dog’un eski parçalarına aşina olanları pek şaşırtmıyor, ama kendini tekrarladığını da düşündürtmüyor.

Rex The Dog albüm kaydı sırasında ağırlıklı olarak (ben çok anlamsamda) Korg 700S ve CASIO CZ230-S’den yararlanmış. Albüm electro’dan, tech house’dan ve electro pop’tan nasibini almış. Ortaya son derece eğlenceli, yüksek tempolu, kulüp ortamına uygun, evde de baştan sona dinlenebilecek kalitede bir eser çıkmış. Rex The Dog Show, benim için senenin en iyi elektronik müzik albümleri biri.

Bu arada Jake’in canlı performanslarına da kendi çizdiği, Rex’in günlük aktivitelerinin gösterildiği animasyonlar eşlik ediyor. En kısa zamanda Rex’in ülkemiz topraklarına pati basması temennisiyle, finito.

8 Ekim 2008

Kitsuné'den yeni toplama

maison 6

Favori plak şirketlerimden Kitsuné Music, 6. Maison toplamasını yayınlıyor. 27 Ekim'de resmi olarak yayınlanacak olan Kitsuné Maison Compilation 6 şimdiden internete düştü. Albümün sound'u daha önceki Maison toplamalar göre haliyle daha taze, daha melodik, az biraz daha agresif ve melankolik. Parçalar:

01 - Lo-Fi-Fnk - Want U
02 - La Roux - Quicksand
03 - Pnau - With You forever
04 - You Love Her Coz She's Dead - Superheroes
05 - Ted & Francis - I Wish I Was A Polar Bear (Arctic Urgency Edit)
06 - Digitalism - Taken Away (Instrumental)
07 - AutoKratz - Stay The Same (Edit)
08 - Beni - My Love Sees You
09 - Fischerspooner - Danse en France (D.I.M. Remix)
10 - Etienne De Crecy et Monsieur Jo - Hanukkah
11 - Streetlife DJs - We Love The Disco Sound (Radio Edit)
12 - A-Trak - Say Whoa
13 - We Have Band - Hear It In the Cans (DIY Version)
14 - Heartsrevolution - Ultraviolence
15 - Grovesnor - Drive Your Car (Hot Chip Remix)
16 - David E. Sugar - Although You May Laugh
17 - Appaloosa - The Day We Fell In Love
18 - Piste Presque Fantome - Piste Presque Fantome
19 - The Shoes - L:et's Go

Lo-Fi-Fnk, Pnau, Ted & Francis, (zaten hastası olduğum) Digitalism, A-Trak'in parçalarını çok sevdim, favorim ise bu albümle keşfettiğim New York çıkışlı ikili Heartsrevolution. Parçası Ultraviolence Crystal Castles'ı çok andırıyor, zaten Heartsrevolution'ın Crystal Castles ile beraber bir plak yayınlamışlığı var. Ben ve Lo'dan oluşan Heartsrevolution, Swithblade isimli albümü 21 Ekim'de yayınlanacak, albümün adını veren Swithblade'in Lariots remix'i ise burada

Kitsuné'den daha neler neler çıkmış, eski toplamalarda hangi parçalar varmış, eksiklerim nelermiş diyenler Discogs'dan yararlanabilir.

Babylon'a farklı bir bakış

Photobucket

Mükemmel! (Daha büyüğü için resmin üstüne tık!)

7 Ekim 2008

Little Boots

little boots

İlk olarak Alçak Basınç playlist'inde gördüğüm, ciciliğiyle ve blog'undaki samimiyetiyle dikkatimi çeken İngiliz Little Boots (Victoria Hesketh) kendi mixtape'ini sevenleriyle paylaşıyor. Bazı prodüksiyonlarını beraber yaptığı Hot Chip'le sıkı fıkılığını Myspace'inden de gördüğümüz Little Boots'un mixtape'inde Hot Chip'ten bir parçaya yer vermeyi ihmal etmemiş. Bayram tatilimde bol bol keyifle dinledim. Kendisinin tükenmekte olan plağı Meddle'ın Designer Drugs remix'ini de burdan edinebilirsiniz.

Little Boots'un Dead Disco'nun eski solisti olduğunu öğrenince sempatim daha da arttı. The Treatment ve Automatic'i (orjinal & remix) az dinlememiştim. Dead Disco ile yollarını ayıran kızımız yayınladığı bir kaç plak ardından albüm çalışmalarına da başlamış, yakın zamanda haberini alabiliriz.

Annie, Robyn, Ladyhawke ve Lykke Li gibi isimlerle karşılaştırılan Little Boots için NME,"bu kızda hepsini sollama potansiyeli var" diye iddialı bir yorum yapmış. Bu potansiyeli ne kadar kullanacak göreceğiz (Ayça Şen'in söylemiyle "görecük!").

Le Cool İstanbul Sunar: Le Party!

le party

Le Cool'umuzun 100. sayısı şerefine eğlenmeye mutlaka bekleriz.