20 Kasım 2008

Swayzak Indigo'daydı...

7 Kasım 2008'de yaptığım ve Rolling Stone'da yayınlanan, iş yoğunluğundan buraya eklemeye fırsat bulamadığım Swayzak röportajım...

İstanbul'un en sevilen kulüplerinden Indigo'da gerçekleşen Swayzak performansı öncesinde ikiliden David Brown ile konuştuk.

1990'lı yılların sonunda dans müziği sahnesinde fırtına gibi esen Swayzak, Türk hayranları ile tekrar buluşmak için İstanbul topraklarına ayakbastı. Uçağın geç gelmesi sebebiyle pek sohbet modunda olmasa da grubun beyni David Brown performansı öncesinde sorularımızı içtenlikle cevapladı. 

Dans müziğinde belli bir dönemin öncüsüydünüz. Artık kendinizi tekrarlıyor olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Yeni şeyler üretiyor olsak bile aynı fikirler üzerinden ürettiğimiz için kendimizi tekrar ediyor olabiliriz. Biz müziği kendimiz için yapıyoruz, satmak için ya da bir akıma uyum göstermek için değil. Bazıları müziğimizi minimal, bazıları techno bazıları ise deep olarak tanımlıyor. Biz bu tanımlamalara da takılmıyoruz. Minimalizm son yıllarda oldukça popüler bir akım haline geldi. Evet, biz de bu akımın parçasıyız, ama özel olarak minimal ürettiğimizi söylemem. 

10 seneden uzun bir süredir içinde bulunduğun dans müzik endüstrisinin geldiği noktayı nasıl buluyorsun? 
Oldukça sağlıklı buluyorum. Kulüplerde çalmayı çok seviyorum, kulüp kültürünün geldiği noktadan memnunum. Geçen sene Berlin'deki kulüplerde resmen bir patlama vardı, ama bu sene Berlin o popülerliğini yitirdi. Sektör başka şehirlere kayıyor her sene. Dans müziği nasıl bir noktaya gelirse gelsin insanlar her zaman dans etmek isteyecek ve sektör hiç ölmeyecek.

Bu aralar neler dinliyorsun?
Sürekli kulüplerde çaldığım için evimde sakin şeyler dinleyip kafa dinlendirmeyi seviyorum. Ambient, melankolik zaman zaman chill-out. Bu aralar Amerikalı William Basinski'nin işlerine kafayı takmış durumdayım, yaptığı müzik çok ilham verici mutlaka dinlemelisin. Voice of the Woods diye bir grup keşfettim yakın zamanda. Trendleri takip edip ona göre müzik dinlediğimi söyleyemem. Tabii kulüplerde çalmak için gidip plaklar almaya devam ediyorum. Ağırlıklı olarak Alman ve İngiliz techno plak şirketlerini takip ediyorum. 

Dijital müzik hakkında ne düşünüyorsun?
Avantajları ve dezavantajları var dijital müziğin. Aldığınız CD'lerin ''ının rezalet olduğu şu dönemde dijital müzik hayat kurtarıyor, ama tabii gerçekten başarılı ve iyi CD'lerin de satışını engelliyor. Bence insanlar beğendikleri sanatçıların CD'lerini/plaklarını satın alarak onlara destek olmalı, dijital müziğin en büyük dezavantajı bunu öldürmesi. Müzisyenlerin de insanların düşündüğünün aksine çok iyi para kazanmadığını da söyleyebilirim. Kişisel olarak dijital müziği tercih etmiyorum, her zaman CD ve plak dinlemekten yanayım. 

Discogs.com'a göre Silent Love en son yayınladığın single. Sırada ne var?
Discogs öyle mi diyor? Bir gün o siteye girip hakkımda başka neler diyor bakmam lazım! (Gülüyor) Yakın zamanda üç tane 12''lik yayınlayacağız, Snowboarding In Argentina albümümüzün 10. yılı şerefine. Albümdeki parçalar remaster edildi. Bizim için çok özel bu kayıtlar, elektronik müzikteki yeni trendlerle de 10 yaşında olmasına rağmen hala örtüşüyor. Yeni remix vs. beklemeyin bu single'larda. Onun dışında yeni parçalar kaydetmeye devam ediyoruz, ama yeni bir albüm için henüz tarih veremeyeceğiz. 

K7 ile çalışmaya devam edecek misiniz?
Hayır! K7'nin çalışma tarzını artık beğenmiyorum, yaptıkları işlere olan ilgimi de kaybettim. Para kazanma hırsları yüzünden kendilerinin de beğenmedikleri işleri yapma yoluna girdiler. Onlarla tekrar çalışmayacağız. 

İstanbul'da çok kez çalmaya geldin. Türk seyircisi hakkında ne düşünüyorsun? Bazıları Internet'te Türk seyircisini küçümsediğiniz yönünde yazılar yazmış, ne dersin?
Türk seyircisini seviyorum. Seyirciyi nasıl küçümseyebilirsin ki? Bence bu saçmalık. Bir kişinin böyle bir yorum yazması doğru olduğu anlamına gelmez. 2000 kişilik bir kulüpte verdiğim bir performans sonrası herkes mükemmel zaman geçirdiğini bana söylerken biri gelip performansımdan nefret ettiğini söylemişti. Herkesi mutlu edemezsin. İstanbul'da çalmayı Avrupa'daki birçok şehirde çalmakya tercih ederim!

Son olarak, DJ'lik yapmayı mı yoksa canlı performansı mı seviyorsun?
İkisini de eşit olarak sevdiğimi söyleyebilirim. Bazen canlı çalmak zor geliyor, bazen DJ set. Çaldığım mekana ve başka bir çok etkene göre değişiyor, seyirci, ortam, ruh halim gibi. Çıkıp pikap döndürmek tabii daha kolay, ama canlı performansla insanları coşturmanın beni daha çok tatmin ettiğini söyleyebilirim.

0 comments: